Hakkari’deki 4 bin 135 rakımlı Cilo-Sat Dağları’nda, buzulların küresel ısınma nedeniyle erimeye başlaması, yöre insanını ve çevrecileri endişelendiriyor.
Cumhurbaşkanlığı kararı ile 2020 yılında ‘milli park’ ilan edilen dağlar, her yıl Türkiye’nin çeşitli kentlerinden gelen yüzlerce doğasever ve dağcı tarafından ziyaret ediliyor.
Cilo Dağları, geçen yıl 1-2 Temmuz’da valilik organizasyonuyla 5’incisi düzenlenen festivale de ev sahipliği yapmış ve festivale 20 bin kişi katılmıştı.
Son yıllarda erimeye başlayan buzullar giderek alan kaybederken, uzmanlar önlem alınmaması durumunda buzulların kısa sürede yok olacağını söylüyor.
Dikey tabakalar 50 metreye düştü
Van YYÜ Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, buzulların alan kaybı yaşadığını, yıllar önce 100-200 metrelik dikey tabakanın da 50 metrelere kadar düştüğünü söyledi. Prof. Dr. Alaeddinoğlu, doğal miras olan buzulların korunması için İtalya’daki gibi örtüyle kaplanması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:
Küresel ısınmaya bağlı olarak dünyada olduğu gibi Türkiye’de de benzer bir manzara var. Bunun en güzel örneği de Cilo’daki buzullar. Cilo buzullarının yer aldığı dağın yüksekliği 4 bin 135 metre. Cilo, Türkiye’nin ikinci en yüksek dağı. Tabii orayı özel yapan Türkiye’nin ikinci büyük dağı olması değil, üzerinde yer alan buzullar.
Orada on binlerce yıllık buzullar var. O bölgenin alt tarafında yaşı bir milyonu bulan buzullar da var. Buzul kütlesi o bölgeyi, ya da o dağı özel yapıyor, ekolojik anlamda bir doğa harikası haline getiriyor. Ancak buzullar son 30 yılda çok ciddi bir erime süresine girdi.
Son 10 yıldaki erime süreci giderek hızlanıyor. Bu erime son 5 yılda daha da hızlandı. Yani dünyanın ısınmaya bağlı olarak yaşadığı toplam sıcaklıktaki artış, Cilo’da da kendini gösteriyor ve o buzullar her geçen gün biraz daha alan kaybediyor. Bu alan kaybı maalesef hızlanarak devam ediyor. Son 30 yılda yüzde 50’den fazla alan kaybetmiş. Mevcut şu anki alan 500 hektarın altına düşmüş.
Bu alan kaybeden yerler, bir şekilde güneşle temas eden yerler. Bu bölgelerdeki erime çok daha hızlı. Nispeten kuzey yamaçlarda kalan, yani güneş ışınlarından doğrudan maruz kalmayan bölgelerde ise, buzullar nispeten tutunabiliyor. Ama bu tutunma öyle çok dirençli bir şekilde değil, çünkü buzullarda sadece alan küçülmüyor.
Aynı zamanda buzulların içinde de erimeler baş göstermiş. Çok ciddi çatlaklar, yarıklar var. Yüzeyde sağlam gibi görünen o katmanların altında boşluklar var. Bu çatlak ve boşlukların aslında bir şekilde zaman içerisinde açığa çıkmasıyla beraber, bu kez o erimenin şiddeti de artıyor.
“Anadolu’nun en eski tanıkları”
Buzul erimelerinin bir diğer nedeninin insan kaynaklı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Alaeddinoğlu, insanların buzulları deneyimlemek, yüzeyinde yürümek ve buzula basmak için oraya zarar verdiklerini söyledi. Prof. Dr. Alaeddinoğlu, “O alanın tamamının gerçekten korunması gerekiyor. Geçmişte yüzlerce metre derinliğindeki o buzul kütleleri, artık çok daha sayılı metrelerin altına düşmüştür. Buzullar bu coğrafyanın, bu Anadolu’nun en eski tanıkları. Buzullar, bu coğrafyada yaşananlara tümüne tanıklık etmiş.
Onlar sadece birer doğa parçası, birer buzul değil, onlar bizim geçmişimiz. Bizim onlara sahip çıkmamız lazım. 2020 yılında öncelikli korunanlar listesine alındı ve milli park ilan edildi. Bu önemli bir gelişme. Ancak, bununla beraber o alanın korunması noktasında farklı adımların da atılması.
Bunlardan bir tanesi, o bölgedeki buzulları korumak. 20-30 yıl sonraki insanlarımızın da bu buzulları görme hakkı var. O insanlar da buzulları deneyimlemelidir. Yüzey örtüleriyle o buzulları koruyabilir, gelecek nesiller için birer doğa harikası olarak kalmalarını sağlayabiliriz.
Oraya belirli sınırlamalar, belirli kontrol edici mekanizmalar geliştirilerek, insanların o bölgeyi etkin kullanılması sağlanmalı. Buzulları değil, çevresinde bunu gözlemleyerek bunu sağlayabiliriz. Bunlar bizim sorumluluğumuz. Geçmişte bin hektarın üzerinde olan buzul alan, bugün baktığımızda alan 500 hektarın altına düştüğüne görüyoruz” diye konuştu.
“Dünya ısındıkça erime devam edecek”
Prof. Dr. Alaeddinoğlu, buzul erimelerinin bu şekil devam etmesi halinde çok daha kötü durumlarla karşılaşılabileceğini kaydederek, “Geleceğe ilişkin bütün senaryolar sıcaklıkların artışını gösteriyor. Dolayısıyla Cilo buzulları da bundan nasibini alacak. 30 yılda yüzde 50’sini kaybettiğiniz bir alanı, muhtemelen sıcaklık artışı bu şekil devam ederse, bunun yüzde 50’sini daha kaybedebiliriz.
Buna fırsat vermeden koruyucu tedbirler geliştirmeliyiz. Buzul erimesi bir taraftan doğa harikasını yok ederken, diğer taraftan bu doğa harikasının erimesiyle beraber oluşabilecek bir takım olumsuzluklar da yaşanabilir. Buzul erimesinin şiddeti, Hakkari bölgesinde tarımsal faaliyeti, hayvancılık ve insan faaliyetlerini etkileyebilir.
Orayı bir ekolojik bir dengesinin parçası olarak düşünmek lazım. Oradaki bir yaşamı etkileyebilecek bir doğa olayı olarak düşünmek gerekir. Burası tam bir hazine ve bütün medeniyetlere tanıklık etmiş bir miras” dedi.
Haber Kaynağı: Demirören Haber Ajansı (DHA)